Bu Blogda Ara

8 Eylül 2016 Perşembe

Sonbahar Parfüm Önerisi:Marc Jacobs Decadence

Hayatımın Parfümü Marc Jacobs Decadence


Ben genellikle Marc Jacobs kokularından uzak duran, daha ziyade çantalarına ve aksesuarlarına tutkun biriyim. Ama bu parfüm beni can evimden vurdu. Daha önce Türkiye'de görmedim, gelmiş olabilir emin değilim. Barcelona'da tanışma imkanı buldum kendisiyle. Açık konuşmak gerekirse önce şişesiyle dikkatimi çekti ve şişesi bu kadar güzelse kesin kokusu berbattır gibi bir önyargıyla yaklaştım. Kokladığımda, çiçek kokusu ya da şekerli diye ayıramadığım, sanki her türlü güzel kokuyu içine hapsetmiş, bünyesinde toplamış gizemli bir parfümle karşılaştım. Tabiki dayanamayıp aldım, havaalanında 80 euro civarındaydı fiyatı.




Öncelikle bu güzel şişe tasarımına övgüler yağdırmak istiyorum müsadenizle. O altın zinciri, zümrüt yeşilinin siyahla birleşimi, yılan derisi görünümlü kapağı, o püskül!!! Küçük, zarif, lüks bir çanta resmen. Açıkçası kokusu kötü bile olsa sırf bu tasarım şişeyi makyaj masama koymak için alırdım. 




2015 yılında piyasaya sürülen bu parfüm aslında "floral" sınıfında yer alıyor ama tatlı/şekerli bir koku aynı zamanda. Koklayınca iştahımı açıyor resmen. Notaları belirteyim bu arada. Erik, safran ve süsenle açılış yapan parfüm, Bulgar gülü ve yaseminle orta notalara geçiş yapıyor ve alt notalarda amber, vetiver ve papirüs bulunuyor. Parfüme tatlılığı veren de süsen ve papirüs gibi gözüküyor. Ancak bu notaları parfümde ayırt etmek mümkün değil, öyle güzel harmanlanmış ki hangi nota hangisidir anlayamıyorsunuz.




Kalıcılığı inanılmaz, iki fıs sıkıp tüm gün kokusunu hissedebilirsiniz. Decadence, Marc Jacobs parfüm ailesinin en dişi, en yoğun, en iddialı, en ben buradayım diyen  parfümü. YSL Manifesto, La vie est belle tarzı kokuları sevenler mutlaka bunu da beğenecektir. 

Daha ne icatlar çıkarıp biz kadınların gözünü döndüreceksiniz merakla bekliyorum...


Saygılar Marc Jacobs!



6 Eylül 2016 Salı

Mervis'in hamilelik notları-4 / Hamilelikte isyeri hakları / bebek odası alısverisi






Merhaba,
Son zamanlarda eşimle yaşadığımız olağanüstü yoğunluk ve koşturmaca bana 2015 yılı düğün telaşemizi hatırlatıyor. Yine zamanın hızına yetişemediğimiz günlerdeyiz... Biliyorum, asıl bebek doğduktan sonra yaşanacak telaşenin kralı, yeter ki sağlıkla doğsun, biz çileli günlere razıyız:) Hem iş, hem ev, üzerine hamilelik zor oluyor, artık işe giderken zorlanmaya başladım, gece uykularım bölündüğünden uykusuz halde işe gidiyorum. Kadın olmanın en zor yanlarından biri bu olsa gerek... Ne kariyerinizden vazgeçmek istiyorsunuz ne de anne olmaktan... Etraf süper kadın olmaya çabalayan hemcinslerimle dolu. Bir taraftan işe gidiyor,bin türlü stresle mücadele veriyor, gününün en az 8 saatini orada geçiriyor, bir taraftan iyi bir eş, iyi bir gelin olmaya çalışıyor, evinin düzeni ve temizliğiyle, kendi bakımıyla ilgileniyor ve sonunda üstüne bir de annelik sıfatını üstlenince durum altından kalkılamaz hale geliyor. Hele İstanbul'da yaşıyorsanız durum daha da katlanılmaz oluyor, çünkü gününüzün büyük bir kısmı da trafikte geçiyor. Peki ülkemizde hamile kadının işyerinde yasal hakları neler? Bunlar yeterli midir? 



Hamilelikte Doğum İzni ve Yasal Haklar

 Doğumdan 8 hafta önce ve doğumdan 8 hafta sonra olmak üzere toplam 16 haftalık(4 ay) bir izin süresi var. Eğer doktor raporu alırsanız doğuma 3 hafta kalana kadar çalışıp, doğum sonrasına atabilirsiniz o süreyi. İyi hoş da peki son 3 haftaya kadar çalışmak ne kadar zordur, İstanbul trafiğinde köprü geçene ne çeşit bir işkencedir,fikri olan var mı? Neyse ki 6 aylık bir ücretsiz izin hakkı var ama ihtiyaç sahipleri, bebeklerine bakabilmek için ikinci bir maaşa muhtaç olanlar ücretsiz izin haklarını nasıl kullansınlar? Bir de işyerinin ne derece anlayış göstereceği de önemli bir mevzu tabi... Neyse fazla detaylara girmeyeyim, detaylı açıklamayı hamilelikte doğum izni adresine tıklayarak bulabilirsiniz. Sonuç olarak, size muhtaç bir bebeği 4 ayda eve bırakıp, ki emanet edecek birini bulmak da çok zor, işe dönmek çoook zor olacak. Ama bin bir emekle üniversite okuyup, üzerine yıllarca iş deneyimi kazandıktan sonra, evde oturup ev hanımı olmaya da insanın gönlü razı olmuyor kolay kolay... 

Bebek Odası Alışverişi/Erkek Bebek Odası Modelleri

Tatsız konuları bir kenara bırakıp, işin keyifli yanlarından bahsedelim. Sadece haftasonları müsait olduğumuzdan ve fazla teferruatlı olan alışveriş listesini zamana yayarak halletmek zorunda olmaktan ötürü tatilden döner dönmez hazırlıklara başladık. Malum son trimestere girmiş bulunuyorum... Alışveriş listemi internetten araştırarak oluşturdum. yenidoğan ihtiyaç listesi linkine tıklayarak fikir edinebilirsiniz. 

Öncelikle odasını kabaca planlayıp mobilyalarını almak istedik. Bizim ihtiyacımız olan kullanışlı bir gardrop, büyüyebilen karyola ve çekmeceli şifonyerdi. Bir çok arkadaşımın tercih ettiği İKEA'yı da gezdik ama aradığımızı bulamadık. Çareyi mobilya mağazalarını tek tek gezerek güzel bir takım siparişi vermekte bulduk. Öncelikle mobilyaları seçerken kanserojen madde içerip içermediğine, kalite standartlarına uygun olup olmamasına dikkat ederek seçtik. Sonra işlevselliği ve görüntüsünü de hesaba katıp en uygun mobilyayı seçtik. Duvar kağıdını da, Modoko'daki mağazaları gezip seçtik. Şimdi beklemedeyiz, sanırım ekime kadar hepsi teslim edilmiş olacak. Avize ve perdeleri hallettiğimde odanın iskeleti tamamlanmış olacak, internette araştırıp toparladığım bazı bebek odası dekorasyonlarından ilham alarak, inşallah zevkimize göre bir oda yapmış olacağız oğluşumuza. Bu görselleri sizlerle de paylaşmış olayım;












Yazımı tamamladıysam mis kokulu bir Türk kahvesini hakettim demektir.
Bir sonraki post'ta görüşmek üzere... He bu arada hala temizlik için eve yardımcı bulamadım. Aah annem ahh:)


M.


3 Eylül 2016 Cumartesi

Christian Dior Ürün İncelemelerim



Herkese merhaba!

Bu aralar hazır bebek odasını düzenlemeye başlamışken, giyim odama ve makyaj masama da el atıp, yeniden düzenlemeye karar verdim. Hepsini kategorize edip, sizinle paylaşacaklarımı ayrı ayrı planlıyorum. Sevdiğim ve sevmediğim, kullanıp bitirdiğim ürünleri önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşıp yorumlamaya çalışacağım zaman buldukça. Hafta içi işe gidip geliyor olduğumdan her boş anımı efektif kullanmaya çabalıyorum son zamanlarda. Umarım sizler de bu yazıları keyifle okur, beni mutlu edersiniz.

Bu yazımda kullandığım bazı dior ürünleri paylaşmak istiyorum...
Daha önce BB Krem ve Renkli Nemlendirici Önerilerim yazımda Dior'un bb kreminden bahsetmiştim, bu sebeple sadece resme dahil etmek istedim.

Dior Vernis Oje/715 Dune



Bu ojenin rengine bayılarak aldım, bir de Dior ojelerini denemek ve sizlerle paylaşmak istiyordum ama açıkçası kalıcılığı konusunda beni hayal kırıklığına uğrattı.Tek katta yoğun bir renge ulaşmanız mümkün değil, bu kabul edilebilir bir şey belki ama ertesi gün uçlarından çıkmaya başlaması beni çok şaşırttı açıkçası. Bu ojenin fiyatı 98 lira civarındayken böyle bir eleştiri yapıyor olmam inanılır gibi değil. Tek güzel tarafı fırçasıydı, kolay sürülebilen bir dizaynı var. Denemek isterseniz geniş bir renk skalası var. Belki siz memnun kalırsınız...

Dior 298 Beige Indecise Ruj


Bu ruju gördüğünüz üzere o kadar çok kullanmışım ki kısa sürede yarıya inmiş. Koyu göz makyajıyla inanılmaz yakışan kremsi yapıda, nude tonlarda bir ruj. Özellikle kış aylarında genellikle makyajımı gözlerde yoğun, dudaklarda doğal tonlarda tercih ettiğimden vazgeçilmezim oldu diyebilirim. Sevil'de bu ruju alırken, Jennifer Lopez makyajında sık kullanıldığını, bu yüzden çok meşhur olduğunu söylemişti ki Jennifer makyajı meşhurdur bilirsiniz. Kalıcılığıyla, dudağımı kurutmayan yapısıyla kendini sevdirdi. Sanırım bitince tekrar alacağım. Fiyatı ise 130  lira civarında.

Dior Addict Fluid Stick 551 


Bir diğer favorim olan bu likit ruj yapış yapış bir his vermiyor ve benim pek beğendiğim turuncuya dönük bir renge sahip. Likit ruj ile parlatıcı arası bir yapısı var, pigmentasyonu oldukça kuvvetli, rengini yoğun şekilde veriyor. Bu renk tam bir yaz rengi olduğundan tercihim oldu. Kullanımı çok kolay, 2 kat sürmeniz yeterli yoğunluğa ulaşmanızı sağlıyor, bu bakımdan çantaya atıp taşınacak pratik bir ürün olmuş. Bir de dudaklarımı nemlendirdiğini hissettim. 3 saate kadar da kalıcılığını koruyor.  Ambalajı bir tasarım harikası bence, fena halde cezbediyor insanı. Sanırım diğer renklerine de göz koyacağım. Kampanya durumuna göre fiyatı 100-130 lira arasında değişiyor.

Dior Addict 745 New Look Lipstick

 

Yine aşık olunası ambalajıyla Dior Addict baş üyesi bu ruj, coral red (mercan kırmızısı) tonunda, günlük olarak kullanabileceğiniz bağırmayan bir renk. Ve bence kremsi yapısıyla, çizgilere dolmadan yoğun renk vermesiyle son derece tatmin edici. İçinde hafif ışıltılar var ama belli belirsiz olduğundan bakınca anlaşılmıyor. Çok kalıcı değil ama açıkçası ben buna çok takılmıyorum çünkü gün içinde sık sık tazelemek yapısından ötürü zorluk çıkarmıyor. Fiyatı şuan Sevil'de kampanyalı olduğundan 113 lira, normalde 135 lira gibi bir rakama satılıyor.

Dior Addict Sparkling Ultra Lipgloss


Bu lipgloss tam bir tatil vazgeçilmezi. Yanık teninizi bir rimel ve parlatıcıyla tamamlayıp sokağa çıkmak isterseniz ideal ürün budur, İçinde küçük simleri var, çok güzel bir parlaklık ve pembelik veriyor dudağa. Aynı zamanda ıslak bir görünüm ve dolgunluk sağlıyor. Dilerseniz herhangi bir rujunuzun üzerine de dolgunluk vermesi için kullanabilirsiniz. Bu lipgloss sanırım kullandığım en kalıcı ve en yoğun parlaklık sağlayanı kullandıklarım arasında. Fiyatı yanılmıyorsam 100 lira civarında. Benim elimdeki tester olduğundan küçük ambalajlı.

Bu dudak ürünlerini bir de bileğimde deneyerek göstermek istedim size. Soldan sağa, addict lipgloss, addict fluid stick, addict ruj ve rouge Dior Beige Indecise renklerini görebilirsiniz. Sadece tek kat sürdüm, iki kat sürdüğünüzde çok daha yoğun bir renk veriyor.


DiorSkin Poudre Libre Loose Powder/Transparent Deep 003



Önce Loose Powder yani trasparan pudra nedir onu açıklığa kavuşturalım. Transparan pudra cilt makyajını sabitler, kurular ve yapışkan dokuyu alır. Böylece makyajın ömrünü uzatıp, çok daha güzel gözükmesini sağlar. Makyaj yaptıktan bir süre sonra cildiniz parlamaya başlıyor ve makyajın yapısı bozuluyorsa transparan pudra kullanmanız gerekiyor demektir. Transparan pudralar makyajın rengini sanılanın aksine bozmaz ya da beyazlatmaz. Benim cildim karma bir yapıya sahip olduğundan T bölgem yağlanma yapabiliyor bir süre sonra. Tenim de altın alt tonlu bronz tonda olduğu için Dior'da 3 numarayı tercih ettim. Ambalajı oldukça ağır yanımda taşımıyorum, zaten bunu, özel günlerde, makyajımın kalıcı olmasını istediğim zamanlarda kullandığımdan yanımda taşımama gerek kalmıyor. 

Ürünün bu tatlış pudra süngerini hiç kullanmıyorum, geniş bir fırçayla uygulamak çok daha kolay oluyor. Eğer gözaltı kapatıcımın kalıcı olmasını istiyorsam da mutlaka bununla sabitliyorum.


Dior ürünleri genel anlamda beni memnun etti ama fiyatları yüksek derseniz de sizin için daha uygun fiyatlı ürünleri yorumluyor olacağım sıklıkla.

Umarım yazımı beğenmişsinizdir, lütfen yorumlarınızı, eleştirilerinizi eksik etmeyin. Ben ev dekorasyon işleriyle boğuşmaya devam ederken, Aşk'la kalınnn:))

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Mallorca'da Büyüleyici Bir Hafta

Hola!

Muhteşem bir tatilin ardından bomba gibi döndüm demek isterdim ama öyle bir tatilden sonra işe dönmek beni bunalıma soktu demek daha dürüstçe olur. Tek tesellim güzel ve çıplak ecnebi hatunlarının arasından kocamı sağ salim kurtarıp evime dönebilmiş olmak:) Tatilimizi sizlerle detaylarıyla paylaşmak istiyorum, Böylece Mallorca'ya seyahat etmek isteyenler için de rehber niteliğinde olabilir.









Tatili bundan yaklaşık 6 ay kadar önce planladık. Dolayısıyla neredeyse yarı fiyatına bir tatil yapmış olduk. Ama hamilelik durumunu öngöremedik tabi, şansımız varmış seyahat yasağım olan bir döneme denk gelmedi. İstanbul'dan direk Mallorca uçuşu yok, Barcelona veya Madrid üzerinden aktarma yapmak gerekiyor, biz Barcelona'yı tercih ettik.Önce www.skyscanner.com üzerinden uçak biletlerimizi aldık, sonra www.booking.com sitesinden otel rezervasyonlarımızı yaptırdık ve son olarak http://www.rentalcars.com/ sitesi aracılığıyla araç kiraladık. Bunlar arasında tek memnuniyetsizliğimiz araç kiraladığımız OK rent a car bürosunun havaalanına 5 dk uzaklıkta olmasıydı, aracı alanda alacağımızı sandığımız için biraz şaşırdık ama havaalanı çıkışında bizi bekleyen bir görevli valizlerimizi alıp, aracı teslim alacağımız noktaya götürdü. Fiat 500 S kiraladık, hem tatilimizin ruhuna uydu, hem de boyut olarak küçük olması sebebiyle park sıkıntısı yaşatmadı. Adanın büyüklüğüne inanamadık, 7 günlük tatilimizde dolaş dolaş bitiremedik. Dolayısıyla bu adaya gidecekseniz mutlaka araç kiralayın.
Otelimiz ise Palma de Mallorca'da, yani merkezdeydi. Hotel Sercotel Zurbaran, temiz olması, nispeten ekonomik olması ve merkezde olması sebebiyle tercihimiz oldu. Aşağıda otelimizden aracımızın görüntüsünü paylaşıyorum. Gezilecek çok fazla koy olduğundan hepsine eşit mesafede olmak ve günün sonunda merkeze dönüp, akşam yemeklerimizi çeşitli mekanlarda yiyebilmek açısından oldukça doğru bir tercih oldu. 






Hava sıcaklığı 27-30 derece aralığındaydı. İnsanı hiç bunaltmayan, nemli olmayan muhteşem bir havası var, beni 6. ayına girmiş bir hamile olarak öğle sıcağında dahi rahatsız etmedi.


Gelelim o muhteşem sahillerine...



Es Trenc




Bembeyaz kumu, turkuaz rengi deniziyle mutlaka görülmesi gereken, cidden büyüleyici bir sahil. Biz sabahları erkenden kalkıp gittiğimiz için hiç bir sahilde yer sıkıntısı yaşamadık. Mallorca'nın tüm plajlarında olduğu gibi Es Trenc'de de hem kiralık şezlong ve şemsiyeler var hem de boş alanlara kendi şemsiyeniz ve havlunuzla konuşlanabiliyorsunuz.iki şezlong ve şemsiye kiralama bedeli 19 euro idi. Biz tüm günü orada geçireceğimiz için her plajda mutlaka kiraladık. Arka taraflarda yemek yiyebileceğiniz, içki alabileceğiniz cafe ve restaurantlar var.  Biz yemekleri pek beğenmedik ama o denizde yüzmek  her şeye değerdi. Bu arada bol bol masaj yapmak için gezinen  Tai'li masörler ve masözler var(yanılmıyorsam 10 euro idi) aklınızda bulunsun. Plaj tamamen nudistlerin istilasına uğramış, fazla çıplaklıktan neye uğradığımızı  şaşırdık açıkçası:)

Bu ilk günde yaşadığımız tek acı hatıra arabanın camında bulduğumuz 80 euro'luk otopark cezası oldu.  Plaja yakın bir yere arabayı park etmiştik ve otopark biletlerinin alındığı makinaları da görmedik. Tüm gün 6 euro eden otopark bedeli, acemiliğimizle bize 80 euro'ya mal oldu. Tek bir görevli bile bulamadığımızdan telafisi de olmadı. Siz siz olun otopark konusunda çok dikkatli davranın. 

Calo Des Moro

Araç için park sorunu yaşamadan ve ücret ödemeden, doğrudan  tepedeki manzaraya koştuk. Burası adeta gizli bir cennet... Gözlerimize inanamadık. Aşağıya inip suya atlamak için çocuk gibi heyecanlandık. Ancak her güzel şeye ulaşmanın dikenli yolu oluyor maalesef. Dünyanın merdivenini indik, inmesi iyi de bir de dönüşte o merdivenleri çıkmak hamile halimle beni nefes nefese bıraktı. 











 Plajda yer bulmak çok zor sadece denize girip, belli bir saatten sonra oradan ayrılmak daha akıllıca geldi bize. Şezlong ve şemsiye olmadığından uzun süre dayanmak zor olurdu zaten. Denizin nasıl muhteşem olduğunu anlatmama gerek yok sanırım, zira fotoğraflar her şeyi anlatıyor. Uzun lafın kısası Mallorca'ya giderseniz burayı kesinlikle es geçmemelisiniz. Bizim hafızamızdan silinmeyecek bir iz bıraktığı kesin...

Cala Santanyi

Dediğim gibi tüm günü Cala Des Moro'da geçiremediğimizden öğlen ayrıldık ve haritada yakın noktada Cala Santanyi'yi seçtik. Burası daha aile plajı gibiydi sanki. Kumda top oynayan çocuklar, gençler, kalabalık gelmiş aileler... Keyifli Restaurant ve cafeleriyle şirin bir koy... Burada şezlong ve şemsiyeler var, yanlış hatırlamıyorsam 12 euro idi fiyatı. Her plajda olduğu gibi burada da beyaz kum var ama deniz diğerleri kadar berrak ve güzel değildi. Otopark ücretli değil ancak erken gidip yer bulmak gerekiyor.


                      



Buradaki cafelerden birinde yukarıda gördüğünüz olive&bread yanında yerli içkileri olan Sangria'dan tadalım dedik. Sangria meyveli bir şarap kokteyli, içinde rom ve votka da var. Oldukça lezzetliydi, mutlaka deneyin derim... Bir başka restaurantta öğleden sonra yemek de yedik ama bayılmadık açıkçası. Zaten benim seçeneklerim de kısıtlı olduğundan yemek bulmak konusunda epey zorlandık.








Cala Mayor/Pelicano Beach

Cala Mayor merkeze yakın bir konumda olduğundan otelimizden çıkıp hemen ulaşabildik. Arabayı cadde üzerinde uygun olan bir yere parketmek gerekiyor ve hemen plaja inebiliyorsunuz. Burada da şezlong ve şemsiye fiyatları 13 euro kadardı.








Bu plaj Antalya'da büyümüş biri olarak beni çok da etkilemedi açıkçası, ama deniz her plajında olduğu gibi yine çok güzeldi. Burada kocamın mutlaka denemek istediği ünlü paella'sını sipariş ettik.
Hatırlamak bile istemiyorum o kokuyu ve tadı, hamilelerin asla tahammül edebileceği bir koku değil, kocamın da beğendiği söylenemez zaten.



Alcudia/Platja De Muro

Adanın bir de kuzeyini görelim dedik ve Alcudia'ya da gittik. Kuzeyde kaldığı için pek tavsiye edilmiyordu ama beklentimizin üzerinde çıktı, Burada yerliler plajda gezinerek hindistan cevizi, mango ve ananas satıyorlar. Mutlaka alın oldukça lezzetliydi. Deniz belli bir saatten sonra biraz dalgalanıyor, durgun deniz sevenler hiç uğramasın...








Biz en beğendiğimiz plajlarda 2'şer gün vakit geçirmeyi tercih ettiğimiz için bu kadarıyla yetindik. Siz başka koy veya plajları gömeyi tercih edebilirsiniz elbette, çünkü ada gezmekle bitmeyecek kadar büyük.



Biraz da şehir merkezi ve gezdiğimiz diğer tarihi mekanlardan bahsetmek istiyorum...


Katedral, şehrin tam göbeğine taht kurmuş ve gece de gündüz de inanılmaz heybetli ve güzel gözüküyor. Havaalanından çıkıp merkeze doğru giderken insanı büyüleyen bir havası var. Katedral'in gece ve gündüz karşıdan görünüşü bu şekilde.









Merdivenleri tırmanıp yukarı çıktığınızda büyük bir meydana çıkıyorsunuz yine. Katedral girişi de oldukça renkli dükkanlar ve cafelerle çevrili. Belli gün ve saatlerde açık olduğundan, giderseniz mutlaka saatleri kontrol edin.





Katedral'den çıkınca merkeze doğru inen ara sokaklarda yürümek çok keyifliydi, onlarca incik boncuk, hediyelik eşya satan ufak dükkanlar var.






Castel de Bellver yani Bellver Kalesini de gezi planımıza dahil ettik. İyiki gitmişiz üst kata çıktığınızda tüm Mallorca ayaklarınız altında uzanıyor, izlemeye doyamadık. Kale'ye giriş için de ufak bir ücret ödemeniz ve açık olduğu saatlerde gelmeniz gerekiyor. Yanlış hatırlamıyorsam haftaiçi 19:30'a kadar ziyarete açık.





Şehir merkezi, mağazalar, restaurantlar bırakıp gelmek istemeyeceğim kadar güzeldi. Elbette bol bol alışveriş yaptım. 










 Multi opticals adlı mağazalar zinciri favorim oldu, başımı döndürecek güzellikte güneş gözlükleri aldım. Uzun süre Türkiye'ye gelmesini beklediğim meşhur KİKO'dan bol kozmetik alışverişi yaptım, bir de Dior ve parfüm alışverişlerim oldu. Bunlarla ilgili ayrı ayrı detaylı yazılar yazacağım zaten.









Bir çok yerde yemek yedik, ayrı ayrı yazmıyorum. Ama ünlü bir yer vardı ki tatlı yemek için mutlaka uğramak gerekiyor. Ca'n Joan De Saigo... Köklü ve oldukça eski bir mekan, Özellikle dekorasyona dokunulmamış, eski haliyle bırakılmış. Biz bir süre kapıdaki kuyrukta bekledik burada tatlı yemek için. Yerel pastası ve sıcak çikolatası öyle lezzetliydi ki, bir daha herhangi bir yerde rastlayabileceğimizi hiç sanmıyorum.





Bir akşamüstü de şu çılgın geceleriyle meşhur Magaluf bölgesine geçtik. Hamile olduğumdan ne yazıkki eğlenemedik, gezip gördüğümüzle kaldık:) Avrupa'nın en büyük açık hava diskosu olan BCM buradaymış, en azından görmüş olduk:) Magaluf plajı da oldukça düzenli ve güzeldi. Fazla detaylandırmak istemiyorum, çünkü gidecek olursanız sizin için biraz gizemli kalsın isterim...






Son gün feribotla İbiza'ya da geçtik ama açıkçası pek bir şey anlamadık. Ben hamile olduğumdan eğlenceyle işimiz yok, denizinin de Mallorca'dan hiç bir farkı yok ve Mallorca'ya göre oldukça küçük bir ada. Çıplaklıktan da bana fenalık geldiğinden koşarak uzaklaşmak istedim:) Aşağıda gördüğünüz  İbiza Talamanca denizinden çektiğim bir kare. Bekarlar için cidden renkli bir yer, Mallorca'ya giderseniz feribotla 1 gün de olsa ziyaret edin. Sırf Sant Antonio'da güneşin batışını izlemek için bile değer...





Tatil dönüşü işlere yoğunlaştığımdan ve bebek odası  hazırlıklarına başladığımızdan yazı biraz gecikti. Daha size anlatacak çok şey var, hem bebek alışverişi hem kozmetik ve giyim alışverişlerim için ayrı ayrı yazılar hazırlayacağım, bir de vakit yaratabilsem...

Bir sonraki yazıyla buluşuncaya kadar hoşçakalıın!!!